31 Mart 2009 Salı

Bazen başlık bulamıyorum, bugünde bulamadım... - 17 Şubat 2009 Salı

Geçen yazımda uyku arkadaşı “Böcük”ten bahsetmiştim, işte böcük, normalde onunla oynamıyor, sadece yanında yatmasına izin veriyor. Bahsetmiştim ya daha önce akşamları müzik ile uyuyor diye. Selin'le düşündük de acaba İngilizce masallar mı dinletsek uyutmak için, çünkü sabahları BBC'deki çocuk programlarını çok daha ilgiyle izliyor, türk kanallarını o kadar uzun süre takip etmiyor, şimdiden kulağı alışsın diye düşündük. Bir çooook ingilizce masal buldum internetten, CD'ye yazdım ama henüz dinletmedim, kiminle görüşmem gerektiğini bilmiyorum, böyle birşeyin faydası ve zararı konusunda. Ben şimdilik müzik ile devam edeyim, sabahtan sabaha ingilizce de şu aşamada yeter diye düşünüyorum.

Aylarca yıllarca görüşemezsiniz, ama görüştüğünüzde de kaldığınız yerden devam edersiniz, işte gerçek dostluk budur bence. 3 koca yıldır görüşemediğim arkadaşımla görüştüm Cumartesi, aramadık bu kadar zaman birbirimizi, halbuki arkadaş değil kardeştik biz, olur mu canım bu nasıl kardeşlik bu nasıl dostluk demeyin, oluyor işte. Ulaşamadım bir türlü düğünüme çağıramadım, sonra da niye beni merak etmiyor arayıp sormuyor, hep ben arıyorum aramıycam dedim, o da niye beni arayıp düğününe çağırmadı, aramıycam bir daha diyor ve 3 koca yıl geçiyor. Sevgililer günü artık dayanamadım aradım, aklım fikrim hep ondaydı çünkü, kızdı bana, kızdım ona, senin yüzünden boşa geçti 3 yıl dedi bana, insan bir merak eder ne zaman evleniyorsun, ne durumdasın diye sorar dedim ona. Ama biz kardeş olmuşuz ya varsın geçsin 3 sene, biz devam ederiz eskisi gibi.Pazar günü kahvaltıya Lale’deydik Cem, tiyzesi ve ben. Ayy nasıl özlemiş birbirimizi anlatamam. Doğumundan itibaren neredeyse her haftasonu görmeye gittiğim en son İlkokul 1. sınıfta bıraktığım Senacığım genç kız olmuştu, Lale değişmemişti ama. Çok mutluyum ve huzurlu.

Dün iş arasında 2 kez kameraya baktım, özledim çünkü Cem’i belki odadadır bir bakayım Pıtırıma dedim, nitekim şansıma 2’sinde de odadaydı. İlkinde tam ben açtığımda odaya giriyordu, içeri girdi yerdeki balonu aldı, koltuğa oturdu, televizyona bakıyor gibi geldi önce ama yoo kapalı gibi televizyon, öylece oturdu 30 sn. kadar sonra içeriden Raşide teyzesinin sesi geldi “Ceeemmm”, Ceeemmm’de dedi ki: “Neeee”. Ayy allahım nasıl yani ??! Öncelikle sen ne zaman öğrendin “ne” kelimesini, sonrasında da çok ayıp “nee” denmez yahu. Sen bana “Anne” dediğinde ben sana “nee” mi diyorum her zaman ama her zaman “Efendim canım” diyorum, nereden çıktı bu “Neee” diye düşündüm ama ne yalan söyleyeyim biraz da hoşuma gitti, güldürdü beni :)

İkinci bakışımda ise Raşide teyzesi elinde kitapla geldi odaya Cem’le birlikte, oturdular koltuğa, başladı Raşide teyzesi kitap okumaya Cemtos’a, önce ciddi ciddi dinledi, biraz sonra bildiği kelimeleri saymaya başladı, tabii önce “Aydede” ile başladı, bu arada Raşide teyzesi azimle okuyor kitabı, ardından oturmaktan sıkıldı, indi koltuktan tırmandı tepelere bir şeyler yapmaya başladı, bir yandan da bir şeyler söylüyor ama Raşide teyzesi aynen devam, pes etmedi. Çok güldüm çok.Dün sabah evden çıkmak üzereyken uyandı, Reha kucağına alıp kapıya geldi, benim hazırlanmamı izliyorlar, çizmelerimi kutusundan çıkarttım, ayağımı içine soktum ki bir şey hissettim çığlık atıp ayağımı çektim. “Ayyy Reha bunun içinde bir şey varrrr” dedim, çizmeyi tepe taklak çevirdim, içinden magnet düştü çiçek şeklinde, Reha’nın kucağında başını babasının omzuna dayamış emzikli cüce gülmeye başladı oradan, meğer bu anı bekliyormuş demek ki, kim bilir ne zaman koydu :)

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder