16 Kasım 2009 Pazartesi

Cem Cem yine Cem hep Cem

6 aydır Cem'imle günler su  gibi akıp gidiyor, günler birbirine benzer gibi ama değil her gün başka bir yenilik, farklı bir hareket, yeni bir veya bir kaç kelime...



Evimizin yeri itibariyle arka tarafta otoparkın arkasında 2 çocuk parkı, ön tarafta ise 1 tane çocuk parkı var, ehh zaten onun için seçmiştik, ileri de çocuğumuz olursa bu parklar süper olur demiştik ki valla öyle oldu. Bakıyoruz hangisi daha sakinse ona gidiyoruz.



O da eğleniyor bende. Tırmanma konusunda zaten üstad kendisi, durum böyle olunca parkta tırmanmaları için yapılmış oyuncak yetmiyor kaydıraktan önce kayıyor sonra kaydırağa tırmanıyor, ve merdivenlerinden iniyor. Ters çocuk işte ne yapayım :)



















Zaman zaman Rimacığı ile bir araya geliyorlar, bir gün çok iyi anlaşıyorlar, bir gün savaşıyorlar, ama birbirlerini çok seviyorlar. Ama her buluşmalarında mutlaka ama mutlaka birbirlerine sarılıyorlar :) 











Geçenlerde daha önce Keremciğin doğumgünü vesilesi ile gittiğimiz ama gezemediğimiz Nezahat Gökyiğit Botanik Bahçesi'ne gittik. Şehrin ortasında böyle bir yer, çok hoş, gerçekten çok başarılı. Piknik sepetini takmalı kola, öyle gitmeli oraya.











Çocuk parkı daha da güzel, tüm oyuncaklar tahtadan, plastik hiç birşey yok, herşey çok doğal.











Günler su gibi akıp giderken, türlü komik haller alan Cemtos'un da fotoğraflarını çekmeden olmuyor. Mesela bu resimde mevcut 2 emziği de bulmuş yatmadan önce, ve ikisini de sokmuş minik ağzına :)











Bugün Primamrimam'a giderken Cem'e bir kaban giydirdim. Eeeee nolmuş yani :) Ama o kaban benim çocukluk kabanım :)







Ebru benimde bir resmim varsa bununla onu da koymamı istedi ama, offf onu bulmam imkansız. Evet 33 sene saklanmış bir kaban, ooo daha neler var neler çocukluğumdan kalma. Bunları saklayan kim mi ?







İşte bu resimdeki minik kadın, canım bitanem anneannem, Cem'in deyimiyle "güccük annane" esasen büyük anneannesi ama minik ya onun için küçük diyor :)



Son olarak şunu belirtmek istiyorum, hayatta en güzel şey insanın yavrusuna kendisinin bakmasıymış.

15 Kasım 2009 Pazar

Koskocam

Benim için diğer önemli tarihte 11.11, Cem 10.10, babası 11.11 doğumlu :) Ne çabuk geçmiş koca 1 yıl, geçen yıl yazdıklarıma baktım da daha dün gibi o yazıyı yazdığım gün.



Evet yandaki resimden de anlaşıldığı üzere 40 oldu Cem'in babası. İyi ki doğmuşsun benim eşim olmuşsun, iyi ki doğmuşsun Cem'in babası olmuşsun.



Küçük sürprizler yaptım, ama sanırım ofisine gönderdiğim sürpriz en şirini ve en keyiflisiydi. Firma ismi vermiyorum çünkü çok memnun kalmadım , zamanında gitmedi, bir gün önce gitti, ben 1 tane sipariş ettiğim halde 2 tane gitti, çünkü başkasının hediyesi bize geldi vs. vs. Netice de Reha'nın çok hoşuna gitti, işyerindeki arkadaşlarıda eşlerine, arkadaşlarına göndermek için en güzel sürpriz olduğunu vurgulamışlar.







Bende size öneri de bulunmak için bunları yazıyorum ve diyorum ki, sizde sevdiklerinize browni çiçekler gönderip hem göze hem mideye hitap etmek istiyorsanız; PASTACI RAPUNSEL ile irtibata geçin. Dediğim gibi ben ismini vermek istemediğim başka bir yere yaptırdım, daha sonra öğrendim Pastacım Rapunsel'iminde bunları yaptığını. Bilseydim.... :)







Hayat arkadaşım, doğumgünün kutlu olsun, tüm dileklerin gerçek olsun.



3 Kasım 2009 Salı

Terrible 2, Horrible 35



Geçen hafta babaannesine götürdük kalması için Cem'i. Hayalimiz bir kaç günü sakin, bol ve deliksiz uykulu, filmli, biraz da gezmeli geçirmekti. Çarşamba akşamı babaannesinde uyuttuk ve evimize döndük, ohhh uzandık koltuklarımıza başlattık bu ara yeni gözde dizimizi (Fringe) izledik ardı ardına bir kaç bölüm yattığımızda saat 02:00 idi, 04:00 derin uykuda telefon sesiyle zıpladım yataktan, uyanmış beni, istiyormuş, ağlayarak "anne del" dedi içim gitti, babaannesiyle konuşurken arkadan sesi geliyor, sokak kapısının yanındaki diafone'a bakarak "anneye bakıyoyum" diyor, ayy ölücem yakında da oturmuyorlar ki, İstanbul'un öbür ucu. Neyse sakinleşti biraz sonra uyumuş, ben uyudum mu peki hayır, neredeyse hava aydınlanıyordu, sabah 09:30'da telefon keyfi yerinde kalktı diye. Ohhh çok şükür.



O günü keyifli geçirdik, akşam oldu yine, gayet rahat uyumuş, aman aman iyi alıştı dedik ve yine ardı ardına bir kaç bölüm izledik dizimizden Reha'yla, yine 02:00 gibi yattık. 04:00 kapı çaldı !!! Cem geldi. 12:30 da uyanmış, onu mutlu etmek, tekrar uyuması için herşey yapılmış babaannesi tarafından, ama nafile, hüngür avaz ağlarken "tamam hadi annene gidiyoruz" denilince herşey süt liman olmuş. Eve geldi Reha'ya ve bana sarıldı, yatağına koyduğumuz an uykuya daldı. Ertesi gün sarılıp öpüp durdu beni, çok seviyoyum diyip durdu.



Bu arada Cem'in odasının duvarlarına balonlar yaptık kartondan, geldiğinde görünce mutlu olsun diye, gecenin o saatinde, ağlamaktan perişan olmuş haldeyken bile yatağına koyduğum an onları gördü ve gülmeye başladı, "balonnn" dedi gözlerini kapayıp uykuya geçti :)







Bir dinlendik, bir uyuduk ki sormayın, Neyse şaka bir yana çok üzüldüm, Küçük Adam'ım kimbilir o minicik aklıyla neler düşündü neler hissetti. Bir daha yok.



Terrible 2, beni de Terrible 35 yaptı doğrusu, nasıl yöneteceğimi zaman zaman bilemiyorum, hayır'ı, yapma'yı anlamıyor, dediğim dedik çaldığım düdük, emrine amadeyiz, laf geçiremiyoruz ona, ama o bize geçiriyor maşallah pek güzel, zor dönemmiş çok zor, bu sabah Kanal D'deki "Doktorum" programını izledim ik kez, çünkü hala bozulan düzeni düzeltemediğimden dün gece 12'de uyuduğundan sabah 10'da hala kalkmamıştı. Neyse işte o programda konuşmasının sonunu yakaladığım ve çok yardımcı olabileceğini düşündüğüm Prof.Dr. Sabiha Paktuna Keskin'i önermek isterim, kitapları var, şayet internette bir yerlerde bulursanız bu günkü "Doktorum" programını izleyin derim. Ayrıca sayfasındaki videolara da gözatmakta fayda var : http://www.sabihakeskin.com/



Ben neredeyse 1 haftadır hastayım ama 2 gündür feci, tabii ki Cem'de nasibini aldı, bugün evde temizlik vardı, kapı cam açık, offf ama neyse ki o odadan o odaya kaçıp kurtulduk, annem geldi yemek yapmaya, bize göz kulak olmaya.

Hayriye'ye yardım etmekten keyif alıyor ama ondan da pek korkuyor :)





Anneannesiyle bize çorba yapıyor, benimde çorbada tuzum olsun misali çorbaya tuz döküyor :)







Durum böyle olunca blogları da okuyamadım günlerdir. Şimdi onları okumaya girişeceğim, biraz da Terrible 2 araştırması tabii.