Bizim cüce büyüyor ve anlaşılıyor ki ilk aylar ne kadar rahatmışız, koyduğumuz yerde kalıyordu, mama yedir, altını değiştir işte o kadar. Mama da biberon maması, suyu kaynat mamayı ekle çalkala, bu kadar basit. Ya şimdi...
Kahvaltısı, meyvesi, öğle yemeği, her biri zaman isteyen karışımlar, hazırlaması dert yedirmesi başka dert. Öylemiydi eskiden daya ağzına biberonu tamam işte. Hadi mama dert değil hazırlıyorsun türlü türlü şeyler. Ya koyduğun yerde bulamamak nasıl birşey. Korkunç !!! Önce süründü, sonra emeklemeye başladı, herşeye ilgi, sürekli bir merak, hele şu prizler ne kadar olağanüstü şeyler değil mi ???
Akşam oldu babası geldi, ayy biz dayanamayız Pazar gününe dek hemen verelim dedik babasının babalar günü hediyelerini. İlk babalar günü babamızın ona bir jest yapmak lazım ne yapalım dedik, bulduk Pıtırım taktı torbaları koluna yürüyerek götürdü babasına. Bayıldı babası çoook mutlu oldu.
Artık haftasonları neredeyse hiç evde oturmuyoruz. Sürekli sokaklardayız. Cumartesi kahvaltımızı yapıp attık kendimizi sokaklara. Önce gidip Cem'e araba koltuğu aldık. Ne çok marka ve model varmış, neyse düşün taşın sonunda kararımızı verdik Chicco aldık, hem de turuncu renk. Cem doğduğundan beri hep renkli giydirdik hep renkli eşyalar aldık. Ne o mavi, erkek çocuk mu tamam o zaman herşeyi mavi olmalı, yok artık niye canım allah allah.
Pazar günü ise yine kahvaltı ardından çıktık evden ve Cem'i dedesine götürdük, Reha'nın babası 75 yılında vefat etmiş Reha 5 yaşındaymış. Hem babalar gününü kutlamak hem de Cem'i tanıştırmak istedik Mesut dedesiyle. Mezarlığa gittik Cem tanıştı dedesiyle dua etti dedesine.
Hazır karşıya geçmişken ailecek yemek yiyelim dedik ve Cafe Du Levant'a gittik Haliç'e. Ayyy bu bıdıkla gezmek çok kolaylaştı artık, küçük bir adam gibi oturuyor bizimle garsonları takip ediyor, hele etraftaki masalar da çocuk varsa bizimle iletişimi kesip sürekli onları izliyor.
İşte böyle yazmadığım zamanda olanlar bunlar.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder