7 Ekim 2008 Salı

1 yıl dolmadan, dolma ayaklı Cem'den

Az kaldı doğumgününe Cem'in, 3 gün var. Geriye bakıp düşündüğümde birbirimize alışmamız, göbeği düştü düşecek, gazı geçti geçecek, katı gıdalara geçelim, oturuyor, emekliyor, adım attı, ba ba dedi, ma ma dedi derken geçti çarçabuk koca bir yıl. Şimdi hazırlık zamanı. Cuma günü Cem'in doğumgünü 10.10. fakat Cumartesi kutlayacağız, bir çok hevesim vardı ama fırsat olmadı, bir takım aksilikler ardından da Bayram girince araya iyi organize edemedim, yoksa bayılırım güzellikler, hoşluklar yapmaya, kendi yaratıcılığımla, emeğimle birşeyler katmaya. Ama zaten bu ilk doğumgünü olmasının yanı sıra hiç birşey anlamayacağı bir doğumgünü olacağından, tüm hoşlukları bundan sonraki doğumgünlerine hazırlayacağım. Bu kutlama için pasta siparişini verdim, yakınlarımı davet ettim, süsler alınacak ve annem yiyecekler hazırlayacak, eee daha ne olsun.

Bayram tatilinde bir yerlere gitmedik, evimizde Cem'le daha çok ilgilenmeyi ve dinlenmeyi ( Cem ve dinlenmek yanyana olmuyor aslında ) tercih ettik. Bayramın 1. ve 2. günleri yakınlarımızı ziyaret ettik, 3. günde kendimize ayırdık. Ve Cem kakao yani çikolata ile tanıştı Şeker Bayramında, ama bir daha ne zaman karşılaşırlar bilemem, yakında değil. işte bu da dudaklarına çikolata bulaşmış hali :)

Kendimize ayırdığımız 3. günde yazlık kaldır, kışlık çıkar işine giriştim, önce kendiminkileri sonra Cem'inkileri yaptım. Bu arada Cem'in bazı kıyafetlerini denedik küçülmüş mü diye. Küçük bir defile yaptı Cem bize. Kışın astronot'un içinde kaybolan Pıtır'a şimdi bir büyük astronotu bile küçük geliyor, ne çabuk büyüyorlar. Öyle şirin oldu ki içinde, hemen resmini çektim tabii ki.


Evdeyken yapmayı en çok sevdiği şeyler oyuncaklarını itip kakmak, kısmen oynamak, camdan kuşlara bakmak ve dolaplara tırmanmak.



Ne var ki dolaplara tırmanması bizi çok korkutuyor bastığı yerler daracık, dengesini kaybeder de geri düşer diye çok korkuyoruz, bu nedenle ne zaman oyun odasındaki televizyona elini atıp bir dizini dolabın kenarına çıkarttığı an kızıyoruz "Hayır Cem" diyoruz defalarca, çünkü inatçı hayır dedikçe çıkmaya çalıyor en sonunda sesimiz yükseliyor hafiften, bu kez başlıyor ağlamaya. Ağlamasına da bayılıyorum desem :) O suratının şekilden şekile girmesi, çenesini büzmesi....Bu tırmanma huydan nasıl vazgeçireceğimizi bilmiyoruz doğrusu. Tırmanışçı Cem.


Dün üşütmüş sanırım, gece tıkalı burnuyla nefes alamazken, emziksizde uyuyamazken, içindeki gazları ıkına sıkına çıkarırken, geceyi uykusuz geçirmişken ateşi de çıkınca sabaha karşı hastaneye götürdüğümüzde yaşadığımız komik bir olayı hemen yazayım dedim. Hastanedeyiz; 6 gibi gittik hastaneye benim işe gitmem içinde 7:15'de evden çıkmam lazım, muayenesi bitti Cem'in, babasının kucağında uyku gözünden akıyor, doktor reçete yazarken, onu izliyor, o esnada hani servise yetişir miyim diye merak ettiğimden "Reha saat kaç" dedim. Bu gözünden uyku akan, babasının omzunda neredeyse uyuyacak minik "tik tak" dedi, öldüm gülmekten. Hey allahım ne komik oluyorlar yaaa.

Bu arada Cem'i doğduğundan beri kucağımda sallayarak uyutuyor, ağzım yorulduğundan kaydettiğim pış pış CD'sini açarak yatağına yatırıyordum. Bir kaç haftadır yeni bir yöntem deniyorum ve oldu, başardık, artık kollarım ağrımıyor. Onu yatağına yatırıp Baby Einstein'in "Lullabies" CD'sini koyuyorum bende karyolasının yanına yere yatıyorum, 30 dk. kadar savaşıyor, oturuyor, yatıyor, kalkıyor, emziğini yere atıyor ama neticede bir müddet sonra uyuyakalıyor yerinde, o uyuyunca bende pırrr içeri kaçıyorum. Ohh be süper oldu bu iş, tek kötü yanı yerde bir yerlerim tutuluyor olması, ona da çözüm buldum ama. 6 cm.'lik karyolasının altına sokabileceğim bir sünger yaptıracağım. Uyutacağım zaman çıkartıp üzerine yatacağım işim bitince karyolanın altına sokacağım, odası minik o yüzden küçük bir takım almıştık, yerim geniş olsaydı altından yatak çıkan modeller bu yöntem için süper olurdu vallahi.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder