27 Kasım 2008 Perşembe

Soldan soldan geldiler ama sonra gittiler, bir sürü ders verdiler

Son zamanlarda başımın sol yanında uyuşukluk, karıncalanma ve seyirme hisleri beni çok rahatsız ediyordu, izlediğim haber programlarında da sık sık karşıma benzer durumlar çıkınca ki bunlarda benzer semptomlar neticesinde beyinde tümör olunca gerçekten endişelendim, hele üzerine dün sabah sol bileğim ve baş parmağımdaki uyuşuklukta eklenince iyice panikledim. Hemen araştırmalar yapıldı, annem ve kardeşim seferber oldu, iyi bir doktor bulduk ve hemen gittim. Netice de birşey çıkmadı ama stres ve sıkıntı yok bundan sonra dedi. Zaten migrenim vardı, sık sık tutar canımdan bezdirirdi, bu hem migren yüzünden hem de herşeyi kafaya çok takmaktan oluyormuş.

Ama bu durumdan aldığım dersler oldu, iyi oldu yani. Öncelikle anne olmanın insanı ne kadar farklılaştırdığını gördüm, insanın canının ne kıymetli olduğunu öğrendim, can tatlıymış hele ki çocuğun olunca daha da tatlanıyormuş. Ve gereksiz konulara ve insanlara fazla kafa yormamak, her şeyi kendine dert etmemek gerektiğini, bunu yaptığında tek zararı kendin gördüğüne şahit olmuş oldum. Bıdığımı düşündüm o bensiz olmaz, madem öyle kendime iyi bakmalıyım. Öncelikle rejim yasaklandı zaten ( neyse ki doğum öncesine dönmüştüm ) doğal ve dengeli beslen, öğün atlama vs. vs. ve sonrasında da huzurumu bozacak insan ve durumlardan uzak durmak. Aslında bunlar herkes için geçerli olan şeyler değil mi ?

Güleç bir resim koydum, gerçi ben hep böyleyim. Bunları yaşarken de korktum ama yine de güldüm :)

Akşam doktordan geç döndüğümden Cem uyumuştu göremedim, sabah azıcık gördüm, şimdi akşam olsa da eve gitsem diye saat sayıyorum... 6 saat kaldı :)

24 Kasım 2008 Pazartesi

Öğrenci Cem

Aynı gün ikinci yazı :) Hayret yapmazdım ben bunu. Haftasonundan da bahsetmek istedim. Güzeldi paylaşmadan geçmeyeyim dedim.

Sabah Cem uyandı, ayılmadan hemen odasına gittim, karyolasının yanını ( mobilyacılar korkuluk diyor, ne biçim bir kelimedir bu ) aşağı indirdim, içine girdim ve korkuluğu tekrar kaldırdım, şayet aşağı da bırakırsam kaçmaya teşebbüs ediyor çünkü. Yattım yanına emziğini çıkarttı benim ağızıma soktu :) sonra vazgeçti aldı benden tekrar ağzına sokup güldü, çok numaracı. Sevdim, öptüm sonra bugün neler yapacağımızı anlattım. Kalkıcaz, altımızı değiştirip, pijamalarımızı çıkartıp, ardından kahvaltımızı yapacağız, sonra hazırlanıp çıkacağız, nereye gidicez biliyor musun ??? OKUL'a :) Sen artık okula gideceksin, okullu Cem oldun, öğrenci Cem :)

Önümüzdeki 6 ay Cem Cumartesi ve Pazarları, hafta içi uygun olduğumuz günlerde Gymboree'ye gidecek, mayıs sonrası havalar düzelmiş olacak, parka daha sık gideceğinden, parkta arkadaşları olduğundan mayıs'a kadar kaydımızı yaptırdık. Çok şirin bir sırt çantası var, arabasına asıyoruz, artık onu sırtına asıcam okula giderken okullu Cem'in, resmini de çeker koyarım :) Aşağıdaki resimde benim omzumda asılı.


Halen gün içinde park'a gidiyor ve akşamları dışarı çıkıyor ama hava soğudukça bu pek mümkün olmayacak, olsa da süresi kısalacağından kapalı mekanda oyunlar oynayabilmesi, arkadaşlığı ve paylaşmayı öğrenebilmesi ve tabii ki en önemlisi gelişebilmesi için bunun gerekli olduğuna karar verdik. Daha önce de bahsetmiştim, deneme dersine gitmiştik ve gayet güzel uyum sağlamıştı. Bu dersler bizim açımızdan da keyifli oluyor.



Şimdiye dek sabah 07:00'de uyanıyor ve öğlene dek evde vakit geçirip günün en yoğun saatlerinde kendimizi dışarı atıyorduk. Halbuki artık dersi 09:30'da başladığından 09:15'de evden çıkıyoruz, ders 10:30'da bitiyor yani gün bölünmüyor, yapacak başka işlerimizi de yapabiliyoruz.


Bu haftasonuda ders çıkışı cadde de bulduk kendimizi, biraz yürüyüşün ardından, oturup bir yerde yudumladık kahvelerimizi, dersin sabah olmasının en güzel yanıda caddenin bu saatlerde sakin olması, huzurlu olması.




Kahve molasının ardından Cem'in ilk defa 20 Eylül'de kesilen saçlarının hızla uzamış yine gözlerine ve kulaklarına giriyor olması nedeniyle Çitlembik'in kapısını çaldık. Ayyy biz orayı çok seviyoruz, bu kez Cem arabalı koltuğa oturmadı. Giydirdi abisi kırmızı pelerini Cem'e, verdi eline oyuncak, Cem gezdi ortalıkta, abisi de arkasında, Cem gezerken, oynarken kesildi bu kez saçları.





Bu arada en son geçen hafta Pazartesi yazmıştım, bugün önceki yazıyı yazmak için girdiğimde gördüm ki, editör değişmiş, ohhh be yazı yazmak kolaylaştı, artık resimleri cursor neredeyse oraya koyabiliyorum. Ayy çok sevindim :)

Uyku öncesi gezileri

Bir günlük alacağım hergün yaptıklarını yazacağım, şimdiye dek yapmadığım hata. Sonuçta buraya her gün yazmaya fırsatım olmuyor, durum böyle oluncada arada birşeyler kaçıyor. Mesela dün akşam öpmeyi öğrendiğini gördüm. Ağzını açıyor yanağıma dayıyor, hadi öp denildiğinde. "Koy başını" diyorum, bir minder bulup hemen koyuyor sanki gece yastık kullanıyor. Hayır kullanmıyor ama "koy başını" denilince neden yastık aranıp bulunuyor, onun üzerine konuluyor o minik baş. İşte tüm bunları günü gününe kaydetmek istiyorum.

Geçen hafta bir akşam işten eve geldim, üzerimi değiştirdim, Pıtırımı giydirdim ve çıktık atladık arabamıza ikimiz saat 19:30 gibi arkadaşıma Jülide'ye gittik, Işıl ablasıyla doğumgününde tanışmıştı ama o kalabalıkta birlikte vakit geçirememişlerdi, Işıl ablası dediğime bakmayın Işıl'da 28,5 aylık bir bıdık. Oyuncaklarını Cem'le paylaştı Işıl, henüz daha birlikte oynamayı bilmediğinden o tür bir paylaşım olmadı ama olsun gerçekten faydalı bir birliktelikti, bizde arkadaşımla azıcık sohbet edebildik. Sonra 21:30 cıvarında evimize döndük anne - oğul.


Baktım arabada keyfi yerinde müziği açıyorum şarkı söylüyorum o da eşlik ediyor, tıngır mıngır gidiyoruz, bir sonra ki akşamda Feyzal'a gittik, Selin ablası ( Selin gerçekten abla ) kapıda karşıladı Cem'i ve bütün akşam o ilgilendi Cem'le bizde rahat rahat sohbet ettik.

Bir yere gidemiyorsak giydiriyorum kapkalın, koyuyorum arabasına, sokaklar da geziyoruz akşamları. Biz sevdik bu ana - oğul akşam gezilerini.

17 Kasım 2008 Pazartesi

Müzik Ruhun Gıdası

Evet işte bu nedenle de Cem'de aldı bu gıdadan bizde bu haftasonu. Cem deneme dersindeydi yine, MusicTogether’daydık ailece. Sevgili Yapıncak karşıladı kapıda bizi, kendisini tanımaktan mutluluk duyduk, Ada’yı da göreceğiz diye heyecanlıydık ama Ada bugün gelmemişti annesi ile. Hem anneler hem de babalar birlikte şarkılar söyleyerek, şarkılara hareketlerle eşlik ederek, çok keyifli vakit geçirdik. Cem yine uyumluydu, sorun çıkartmadı, bir ara yine özgürlüğü ağır bastı, etrafı dolaşmaya çıktı ama onun haricinde kah babasının kucağında kah benim kucağımda eşlik etti tüm aktivitelere.

Hava güzel olunca açık havada kahve içelim dedik sahilde, Biz kahvelerimizi içerken Cem’de kendi yiyeceklerini yedi, ama benim kahveme de musallat oldu, sonunda gidip aynı bardağın boşundan aldım da rahat ettim. Bu esnada kuşlar gelip kekime dadandılar, bir sürü kuş kekin etrafında bir uçtular bir kondular, Cem’in bakışları çok hoştu, çok şaşırdı, hayretle baktı kuşlara.




Ardından eve döndük Cem öğle uykusuna yattı, eşyalarını hazırladık ve kalkar kalkmazda anneannesine götürdük, hani ayda 1 bırakıyoruz ya, karı koca biraz gezelim dinlenelim diye. Evet işte zaman o zaman. Anneme bıraktık bırakmasına da bu kez ağladım ayrılmak istemedim. Annem şaşırdı bu duruma “ eee bırakma o zaman evladım” dedi :) Yok ama bırakmak lazım, biz de insanız bizim de canımız var, ağlamak yok.

Eve geldik, hazırlandık ve çıktık, bu arada çokta hastayım, burnum tıkalı, gözlerim yanıyor, kafam kazan gibi, ama olsun evde oturmanın manası yok, bu fırsatı değerlendirmek lazım. Nardis Jazz Club’a gittik Galata Kulesinin yanında, Jazz bana ne çok uzak ne de çok yakındı, ama o akşam çok yakınlaştı. Öyle güzeldi ki anlatamam. Kafamı taşımakta zorluk çekmeme rağmen kolumu masaya, kafamıda elime dayayıp dinledim valla. "Young @ heart" süper bir müzik ziyafeti çekti bizlere. Bu arada orada misafir olarak bulunan, sonra kendini sahne de bulan John Taylor tipik Amerikalı zenci bir saksafoncu da katılınca gruba off daha da bir güzelleşti, hele ki Chicago’dan da gelmiş ya daha bir sevdim kendisini :) Anlaştık Reha’yla Chicago ve New Orleans’a gideceğiz hem gezmek hem de Jazz dinlemek için.

Bu arada 8 minik dişi var artık benim Cemavar’ımın. Geç fark ettim yeni çıkanları çok üzüldüm çok, üstte 4 altta 2 dişi vardı, nedense ben hep üst tarafı kontrol ediyordum sanki alt taraf hep 2 kalacak gibi. Ne yapmalıyımda çocuğumla daha çok vakit geçirmeliyim bilemiyorum. Akşam geç mi yatırsam ??? Yok ama düzen kurduk, 20:00 – 21:00 arası her akşam. Durum böyle olunca 18:30’da eve geliyorum yatıncaya dek onunla ilgilenmek, oyun oynamak dışında hiç bir şey yapmamamıza rağmen bana yetmiyor. 2,5 saat günde yani hafta içi sadece 12,5 saat birlikte olabiliyoruz ne korkunç 120 saatin sadece 12 – 13 saati, neyse ki haftasonları full time birlikteyiz.

Böyle işte zaman akıp gidiyor Cem hergün değişip büyüyor, diş çıkartıyor ama ben fark etmiyorum, çok üzgünüm.
 

11 Kasım 2008 Salı

Ak düştü saçlarına, Cem girdi yıllarına

Cem'in babası doğumgünün kutlu olsun, Cem ve benimle geçireceğin nice güzellik, sağlık, mutluluk, huzur, şans dolu yıllar senin olsun. 40'a 1 kala, saç traşına gittiğinde saçını kesen çocuğa sormuş, yaa neden arttı benim bu beyazlar. Bugün farketti bunun sebebini :) Boşver tatlım yıllar geçsin, huzur ve mutluluk hiç geçmesin, ruhumuz hep böyle genç kalsın.

Artık Cem'in sosyalleşme ve gelişme zamanı geldi diye düşündüğümden, Cumartesi günü Gymboree de deneme dersine katıldık hep birlikte, çok keyifliydi, Cem'in katıldığı yaş grubunun eğitimi Music&Play, önümüzde davul pat pat pat, elimizde maracaslar çıkır çıkır çıkır, şarkılar söyledik, oyunlar oynadık, merdivenden tırmandık, tepeleri aştık, çok eğlendik çok. Cem zorlanmadı aktiviteleri yaparken, evde sürekli tırmandığından, söylenen şarkıların hepsini dinlediğinden, davul yerine masasına davul muamelesi yapıp sürekli vurduğundan, kendi maracas'ı olduğundan diye düşünüyorum, elinden geldiğince iştirak etti, diğer çocuklarla iletişim kurdu, mızmızlanmadı ama arasıra özgürlük isteyip grupça aktivite yapılırken, kendi başına ortamdaki diğer ilgisini çeken oyuncaklarla ilgilendi. Fotoğraf çekemedik yasak olduğu için, o nedenle resimleyemiyorum yazımı. Bu Cumartesi'de sevgili Yapıncak'la MusicTogether da olacağız.

Bebekken :) şimdi küçük adam ya. Bebekken emzik emsede ben de biraz rahatlasam diyordum emmiyordu, her türlü emzik denendi, yok 2 cuk cuk yapıp atıyordu, sonra kendi kendine alıştı, ama sadece yatarken kullanıyor, ama bazen ağzında unutuyor, hatırlatınca da hemen çıkartıp bir kenara koyuyor :)

Artık herşeyi yiyor, bir yere gittiğimizde artık yanımızda çok daha az eşya taşıyoruz, biz ne yersek sakıncalı olmayan herşeyi ona da tattırıyoruz. Hergün 1 mandalina ve 1 muz mutlaka, süt ise içtikçe içiyor, bir de şu büyümix'ler iyi ki var bayılıyor bayılıyor.

Yaa yürüse bir dediğimde aman yok herşey daha zorlaşacak diyorlardı, yaa hayır zorlaşmadı, güzelleşti, artık özgür bir birey o, kendi evinde dilediğince gezebiliyor paytak paytak. O kollar iki yana açık bacaklar dışa dışa attırarak gezen küçük adam. Yine bu küçük adam elektrik süpürgesinin bulunduğu dolabı açıp hortumu çekiştirip halıya değidirip vuvvvv diye ses çıkartıyor, eline bir bez, havlu geçtiğinde ya yeri ya dolapları siliyor :) çok temiz çocuk çok :) Sürekli kahkaha atıyor ve en güzeli artık anne oğul saklambaç oynuyoruz, ben saklanıyorum o beni arıyor ve buluyor, bulunca öyle heyecanlanıyor ki her seferinde.

Haftasonu yeni bir alışkanlık geliştirdik, saat 18:00 gibi hepimiz montlarımızı giyip bizim oralarda 1 saatlik yürüyüş yapıyoruz, hem yatmadan önce hava almış oluyor hemde karanlıkta dükkanlar, araba farlarını yani ışıkları izlemek hoşuna gidiyor. Tahmin edersiniz ki bu sadece haftasonu alışkanlığı olarak kalacak, iş dönüşü olmuyor olamıyor...

Beni en zorlayan durum ise çekmeceleri dağıtması. Özellikle odasındaki çekmecelerin içindeki kıyafetlerini öyle bir hızla yerlere atıyor ki. Yapma, etme, hayır, olmaz, cıs pıs, tıssssss.... Hiç bir şey işe yaramıyor. Dün akşam onun oyun odasında oyun oynuyorduk, bir anda estiler kalktı gitti kendi odasına, gelen seslerden anladım ki çekemece operasyonuna girişti, ayy hiç halimde yok ona yapma demeye, aman dağıtsın ne yapalım toplarım diye düşündüm, bende başladım haberleri izlemeye, azıcık zaman sonra dur bir bakim dedim gittim ki çekemeceleri boşaltmış, yetmiyormuş gibi içine girmiş oturmuş :) Hayyy allahım yiycem bunu galiba...