26 Eylül 2008 Cuma

Karga

Biraz önce mail ile geldi bu yazı bana, çok hoşuma gitti, hemen paylaşmak istedim.


80'ine merdiven dayamış yaşlı baba ile onu ziyarete gelen 45 yaşında ve saygın bir işi olan oğlu salonda oturuyorlardı.
Hal hatırdan, çoluk çocuktan, havadan sudan sahbet ettikten sonra oğlu susmuş, ayrılmanın sinyalini vermişti.
O anda üzerinde oturdukları sedirin yanındaki pencerenin pervazına bir karga kondu.
Yaşlı baba kargaya gülümserek biraz baktıktan sonra oğluna sordu: 'Bu ne oğlum?'
Oğlu şaşkın, cevapladı: 'o bir karga baba.'
Yaşlı baba kargaya biraz daha baktıktan sonra yine sordu: 'Bu ne oğlum?'
Oğlu daha da şaşkın, yine cevapladı: 'Baba, o bir karga'....
Karga hâlâ pervazda, komik hareketlerle başını sağa sola çeviriyor, başını yan yatırıyor, havaya bakıyor, sonra başını yine onlara çeviriyordu.
Yaşlı baba üçüncü defa sordu: 'Bu ne?'
Oğlunun şaşkınlığı sabırsızlığa dönmüştü: 'O bir karga baba, üç oldu soruyorsun. Beni işitmiyor musun?'
Yaşlı baba dördüncü defa da sorunca oğlunun sabrı taştı ve sesini yükseltti:
'Baba bunu neden yapıyorsun? Tam dört defadır onun ne olduğunu soruyorsun, sana cevap veriyorum ve sen hâlâ sormaya devam ediyorsun. Sabrımı mı deniyorsun?'
Babası -yüzünde hâlâ bir gülümseme- yerinden kalktı, içeri odaya gitti ve elinde bir defterle döndü. Bu bir hâtıra defteriydi. Oturdu, sayfalarını karıştırdı ve aradığını buldu.
Sevgiyle gülümseye devam ederek sayfası açık bir vaziyette defteri oğluna uzattı ve o sayfayı okumasını söyledi.
'Bugün 3 yaşındaki minik yavrumla salondaki sedirde otururken yanıbaşımızdaki pencerenin pervazına bir karga kondu. Oğlum tam 23 defa onun ne olduğunu sordu.
23 soruşunda da ona sevgiyle sarılarak, onun bir karga olduğunu söyledim. Rahatsız olmak mı? Hayır! Onun sorusunu masumca tekrar edişi içimi sevgiyle doldurdu.'

24 Eylül 2008 Çarşamba

Cem'in ilk saç traşı

Evet küçük adam ilk saç traşını da yaptırdı geçtiğimiz Cumartesi. Kendine uygun bir kuaför de buldu. Adı Çitlembik kuaförünün, biz ailece çok sevdik Çitlembiği. Her yer oyuncak dolu, direksiyonlu koltuk süper, karşısındaki ekranda da Baby TV açık. Abileri de kutlamak gerek, Afacem'le gayet güzel başa çıktılar. Bir abisi Cemtos'u oyaladı, diğer abisi saçlarını kesti, ablası da resimlerini çekti. Bıdığımın saçını nerede kestirsem diyorsanız, Çitlembik tavsiye olunur.

http://www.citlembikkuafor.com.tr/

Teşekkürler Çitlembik Çocuk Kuaförü ekibi, yakışıklı Cem'i daha da yakışıklı yaptığınız için. Cem'i de tebrik ediyorum tahminimizden çok daha uslu durduğu için.

Ve işte Cem'in önceki ve sonraki hali :



Bu da kesim sırasında çektiğimiz görüntülerden kısa metraj.


Hani daha önceki yazılarımda Cem için çeşitli takma isimler kullanmıştım ya, Afacem, Cemavar gibi. Artık bunları kesinlikle hak ediyor. Saçlar kısalınca tipi de afacan olmuş değil mi ???

Bu arada 1 haftadır hiç bir yere tutunmadan, desteksiz ayakta durabilen Cem, bugün yürümeye başladı. Yürümek derken koltuktan yakındaki TV dolabına gidebiliyor oyun odasında, yani 5-6 adım ile başladı. Ayyy ne kadar heyecandım anlatamam. Henüz resim veya kamera çekimi yapamadım.

15 Eylül 2008 Pazartesi

Ve Cem anneannesinde kalır

11 ay 3 gündür annesi ve babasından ayrılmayan Cem, 13 Eylül günü anneannesi ve teyzesine yatılı konuk olur. Ne zamandır bunu yapmayı düşünen Cem'in annesi ve babası bir anda karar verirler, tamam hadi bu akşam bırakalım derler. Ne zamandır Cem'in annesi düşünüyordur bunu zaten ayda 1 kez kalsın hatta baktık anneannesini üzmüyor, 15 günde 1 anneanneye konuk gitsin diye.


Evet valla bıraktık bu haftasonu anneme. Bir anda akşam üzeri karar verdik, hiç bir planımız da yoktu. Anneme bıraktık Cem'i Caddede yemek yedik bol sohbetli, sonrasında sinemaya gidelim dedik beğendiğimiz film başlayalı 20 dakika geçmişti, vaz geçtik sinemadan galiba ikimizde pek istekli değildik zaten. Caddede kısa bir yürüyüş ardından evimize geldik pijamalarımızı giyip attık kendimizi televizyon karşısındaki koltuklarımıza 02:00'ye dek yarı uyuklayıp yarı izleyerek geçirdik gecemizi. 02:00'de yattık 11:00'e dek uyuduk, deliksiz uyurum sanmıştım ama 2 kez uyandım sebepsiz, acaba Cem'de uyanmış mıdır diye düşündüm. Özlemişim deliksiz uyumayı 1 yıl geçti bunu yapmayalı, ama yine yapamadım.

Ama doğrusu garip hissettim kendimi, dışarıda değil, eve geldiğimizde, sonuçta bir kaç kez anneme bırakıp akşam dışarı çıkmıştık ama annem bizde bakmıştı Cem'e yani döndüğümüzde Pıtır evdeydi ama bu kez doğduğundan bu yana ev ilk kez Cem'sizdi. Hiç sevmedim Cem'siz evi. Koltukta uzanmış tv izlerken duyduğum ses baby phone'dan geliyor sandım zıpladım, alışkanlık olmuş işte halbuki borulardan gelen su sesi. Yatarken odasına girdim, yerdeki oyuncaklarını topladım, aman Pıtırsız oda, Pıtırsız ev, offf pek fenaymış.

Kötü hissettim kendimi, ama bırakacağız valla ara sıra anneme, gerçekten çok iyi oldu bizim içinde.

Gelelim Cem'in ne yaptığına. Sonuçta Cem anneannesine defalarca gitmiş olmasına rağmen, evi yadırgamış, benim ve Reha'nın olmayışı da üzerine eklenince annem uyutmada zorluk çekmiş, etrafına bakıp bakıp çenesini büzüp ağlamış, annem çok üzülmüş yüzündeki çaresizliği gördükçe, ama alışmalı sonuçta orası da onun evi, bundan sonra zaman zaman kalacağı 2. evi

Sonuç olarak; Önce üzüldüm, vicdanım sızladı, sonra yok dedim bu da bizim hakkımız keyfini çıkar. Şu an "ohh iyi oldu valla" diyorum.

12 Eylül 2008 Cuma

CEM'den, CERN'den, BEN'den, BİZ'den

Yaz bitiyor yavaştan, havalar serinlemeye başlıyor, CERN de düğmeye bastı zaten, ne olacak belli değil. Gün gelip Cem bu yazdıklarımı okurken anlamakta zorlanacağı şeyler yazmıyorum buraya. Ama kesin CERN ne ? hangi düğme ? diye soracak. Eeee niye yazdım o zaman değil mi, ama günlerdir bu konu yazılıyor, yayınlanıyor ve konuşuluyor. Bilinmezliğin verdiği bir endişe de bizleri sarıyor, işlem başlatıldığı gün İstanbul’da, ki bu deney İsviçre – Fransa sınırının 100 m. altında yapılıyor, bazı ebeveynler çocuklarını okula göndermemiş. İşte böyle bir endişe söz konusu. Ha bende ne var onu söyleyeyim, bu deney depremleri tetikler mi endişesi var. Özetle “Büyük Hadron Çarpıştırıcısı (LHC) isimli parçacık hızlandırıcısında, atom çekirdeğindeki protonlar çok yüksek enerjiyle çarpıştırılacak. Çarpışma sonucunda ortaya çıkacak parçacıkların evrenin işleyişindeki rolleri incelenecek. Canım Cem büyüyünce ben sana anlatacağım bu deneyi tamam mı oğlum…

Gelelim AfaCem’in maceralarına. Hiperaktivite henüz anlaşılmıyormuş ama ben anladım öyle bu çocuk, durmuyor duramıyor, dolapların tepelerine tırmanıyor, sehpa’nın üzerine çıkıyor ve bu bıdık daha yürümeden bunları yapıyor. Bu durumu resimleyemedim ama annem telefonla bak bir kameradan nerelere çıktı dediğinde kameradan görüntü aldım, o nedenle çok net değil.



Geçenler de pikniğe gittik Cem'in babasını işyerinin organize ettiği, pek eğlendi herkesin maskotu oldu bıdık. Hamak'ta sallanmaktan çok keyif alırken, palyaço ablasından çok korktu, niye onun yüzü öyle boyalı, bu nasıl birşey diye inceledi inceledi durdu palyaçonun kucağındayken, sonra yok bu alışık olduğum bir yüz değil diye düşünüp bastı yaygarayı.


Parkta salıncağa binmesi bile sıkıntılı, yok oturupta bir ileri bir geri sallanmıyor, ayağa kalkmaya çalışıyor, arkasına dönüyor, kaydıraktan kaydırılırken kaymak yerine kenarlara tutunup bir şeyler yapmaya çalışıyor. Ama ben çoook dua etmiştim bana benzemesin Reha’nın çocukluğuna benzesin diye, ama bana benzediiii, bende düz duvara tırmanırmışım. Haa mıy mıy bir çocukta olsun istemezdim doğruya doğru ama bu kadar hareketli olması da bize yazık yaaa. Kısacası YANDIK !!!

Geçen hafta bir akşam Reha evde yokken Nevra ablasıyla oynarken eli kaydı “kafa küt”, bakmayın böyle esprili yazdığıma çok korktum. Dolabın en sivri köşesine çarptı alnını, ben panik oldum pek fena, neyse ki Nevra daha soğukkanlı davranabildi. Allah razı olsun Nevra ve Ulaş hemen bizi hastaneye götürdü. Allah’a çok şükür bişi çıkmadı ama gece takip ettik, sürekli uyandırdık, birkaç günde de şişi indi neyse ki.

Nevra ablası işi gücü bırakmış Cemtos’u için Milupa’nın sayfasından meyve Cem’ler yaratmış, bir de klip yapmış ama onu kaydedemediğimden koyamıyorum buraya. Bakın nasıl olmuş Meyvecik Cemcik.




En önemli gelişmede, Cem 10 günlükken Türkiye’ye Cem'i görmeye gelen Amcası ve Seda ablası 10,5 ay aradan sonra geldi Hollanda’dan haftasonu. Benim sorduğum soruya bakın : “Nasıl buldunuz, büyümüş mü?” hehehe yok büyümemiş 10 günlükken gördüğümüzde nasılsa şimdi de öyle :) hahahaaa. Büyümüş buldular, bayıldılar Pıtıra. Cem ilk gördüğünde yadırgadı amcasını ve Seda ablasını, hafiften dudak büküp ağladı, ama sonra alıştı, en çokta Seda ablasına ilgi gösterdi, çapkın çapkın güldü ona, o tam gülerken amcası ahh canım diyince kaşları çattı Seda ablası tatlım diyince yine güldü. Seda ablası oynadı, amcası besledi.


Amcası ve Seda ablası Cemtos’a benim de çocukluğumda severek oynadığım, bana çocukluğumu hatırlatan tahta oyuncaktan almışlar. Şu aşamada Cem henüz anlamıyor, oynayamıyor fırsat bu fırsat ben oynuyorum.

Bu arada Cem’in uyku ve kilo sorunu aynen devam etmekte, sabırla bekliyor, elbet bir gün düzelecek diyorum, Ferber’e kendimi de Cem’i de hazır hissetmiyorum, hisseder miyim bilmiyorum, zor bir iş bu, kıyamam gibi geliyor.

Bu da Cem’in jakuzi keyfi yaparken annesi tarafından köpük adama çevrilmiş hali, çok sevdim koymak istedim bu resmi.


Yazıya bir güzel başlık atmışım, gel gör ki benden, bizden bahsetmemişim. Bizde herşey rutin şu aralar anlatacağım farklı günler yaşamıyorummmm desem yalan olur, vallahi yaşıyorum da henüz "yapım aşamasında" anlatamam, neticelenince detaylarıyla paylaşacağım, baby-sitter konusu.