24 Haziran 2008 Salı

Küçük adam oldu Balık adam

Cuma akşamı Reha'nın kuzeniyken şimdi benim kuzenim Pınar'lara gittik, Ceyla'yı görmek için. Ceyla 19 Temmuz'da 1 yaşını dolduracak olan dünya tatlısı Cem'in ablası. Ceyla oynamasını biliyor ama bizimki henüz sosyal aktivite konusunda gelişememiş birlikte oynamayı bilmiyor, önce bir müddet hiç birşey yapmadı şaşkınlıkla Ceyla'yı izledi, ne emekledi ne sesini çıkardı, çocuk görmeye alışkın değil ya şaşırdı kendi boyutlarında birisini görünce. Sonra biraz açıldı Ceyla'nın oyuncaklarına el attı, Ceyla yatınca kendine geldi. Demek ki Pıtır Bey bundan böyle kendi boyutundaki arkadaşları ile bir araya getirmek gerek, Ayla'cım burada en büyük iş sana düşüyor, park'a çıkarttığında arkadaş edinsin bizim cüce.



Cumartesi sabah erkenden kalkıp Bahçeşehir'e gittik babaanneyi ve Arjen'i ziyaret'e. Hani havuz patlamıştı ya yenisi geldi, babaannesi yenisini almış, bu daha güzel ama. Ayrıca istediğimiz bıdık bavulunu da almış babaannesi. Kahvaltının ardından Cem'in yeni havuzunu şişirip havuza indik hep birlikte. Biraz doldurduk havuzu koyduk bizimkini içerisine yok onun gözü büyük havuz da. Taktık şapkasını koyduk simidinin içine soktuk büyük insan havuzuna küçük insanı.

Aman ne mutlu ne neşeli, çıkarınca kızıyor, bırakınca hemen havuza yöneliyor. Elinde de yüzen kitabı hem yüzüyor hem kitap okuyor :) vallahi ben anlamıyorum ne yazdığını Hollandaca çünkü ama Pıtır anlıyor gibi :)

Ertesi günde yine havuzdayız bu kez rüzgarı ve güneşi kestiği için uyuması için kullandık güzelim havuzu. Girer mi artık bizim küçük adam o küçücük havuza aştı artık o kesmez onu o havuz. Şaka bir yana gerçektende içine havlu serip uyuttuk, bugün farklı olarak simidi çıkarttık elimizle karnından tutup yüzdürdük, eller ayaklar durmuyor yüzmeye niyetli bizimki. Dedim ya küçük adam oldu balık adam.

20 Haziran 2008 Cuma

Cem Cem yine Cem hep Cem

Yazamadım uzun süredir, resimleri Reha'dan alamadığımdan bir türlü. Neyse sonunda aldım ve hemen yazmak istedim.

Bizim cüce büyüyor ve anlaşılıyor ki ilk aylar ne kadar rahatmışız, koyduğumuz yerde kalıyordu, mama yedir, altını değiştir işte o kadar. Mama da biberon maması, suyu kaynat mamayı ekle çalkala, bu kadar basit. Ya şimdi...

Kahvaltısı, meyvesi, öğle yemeği, her biri zaman isteyen karışımlar, hazırlaması dert yedirmesi başka dert. Öylemiydi eskiden daya ağzına biberonu tamam işte. Hadi mama dert değil hazırlıyorsun türlü türlü şeyler. Ya koyduğun yerde bulamamak nasıl birşey. Korkunç !!! Önce süründü, sonra emeklemeye başladı, herşeye ilgi, sürekli bir merak, hele şu prizler ne kadar olağanüstü şeyler değil mi ???

Dün süt iznimdeydim ve bir günde neler başarabildiğini gördüm Pıtırımın. Sabahtan çalışmaya başladı Pıtır ayağa kalkma egzersizlerine akşamüstü amacına ulaştı. Artık ayağa kalkabiliyor. Akşam yatağına koyduk uyuması için yok uyurmu yeni bir şey öğrendi ya. Biz yatırıyoruz o yatağının kenarına, korkuluğa tutunarak ayağa kalkıyor. Bu döngü 1,5 saat kadar sürdü biz yatırdık o ayağa kalktı. Sabah fıkırdanmasını duyar duymaz her zaman ki gibi koştum yanına, ama o her zaman ki gibi değildi. Yine ayağa kalkmış etrafa bakıyordu. Ayyy yandık yandık. Bununla ilgili henüz şokta olduğumuz için resim çekemedik. En kısa zamanda konuyu resimlendireceğim.

Geçen hafta Cuma almıştım süt iznimi. Amacım Cem'in babasına babalar günü hediyesi almaktı. Babasına aldım hediyesini ama yine dayanamayıp Pıtırıma da çok şirin bir oyuncak aldım. Sallanan at vardı ya hah işte onun zürafa olanı. Eve gelir gelmez Reha'yı beklemeye dayanamadan monte ettim zürafayı, çok sevdi Pıtır, sallıyoruz üzerine oturtup ama sallamayı bıraktığımızda o kendi sallamaya çalışıyor.

Akşam oldu babası geldi, ayy biz dayanamayız Pazar gününe dek hemen verelim dedik babasının babalar günü hediyelerini. İlk babalar günü babamızın ona bir jest yapmak lazım ne yapalım dedik, bulduk Pıtırım taktı torbaları koluna yürüyerek götürdü babasına. Bayıldı babası çoook mutlu oldu.


Artık haftasonları neredeyse hiç evde oturmuyoruz. Sürekli sokaklardayız. Cumartesi kahvaltımızı yapıp attık kendimizi sokaklara. Önce gidip Cem'e araba koltuğu aldık. Ne çok marka ve model varmış, neyse düşün taşın sonunda kararımızı verdik Chicco aldık, hem de turuncu renk. Cem doğduğundan beri hep renkli giydirdik hep renkli eşyalar aldık. Ne o mavi, erkek çocuk mu tamam o zaman herşeyi mavi olmalı, yok artık niye canım allah allah.


Ardından e-bebek alışverişlerimiz sonrası gitmeyi adet haline getirdiğimiz Kalamış sahildeki cafe'ye gittik ohhh denize nazır çimlerin üzerinde. Süper bir yer sakinde kalabalık değil, tavsiye olunur.

Pazar günü ise yine kahvaltı ardından çıktık evden ve Cem'i dedesine götürdük, Reha'nın babası 75 yılında vefat etmiş Reha 5 yaşındaymış. Hem babalar gününü kutlamak hem de Cem'i tanıştırmak istedik Mesut dedesiyle. Mezarlığa gittik Cem tanıştı dedesiyle dua etti dedesine.

Hazır karşıya geçmişken ailecek yemek yiyelim dedik ve Cafe Du Levant'a gittik Haliç'e. Ayyy bu bıdıkla gezmek çok kolaylaştı artık, küçük bir adam gibi oturuyor bizimle garsonları takip ediyor, hele etraftaki masalar da çocuk varsa bizimle iletişimi kesip sürekli onları izliyor.

İşte böyle yazmadığım zamanda olanlar bunlar.

10 Haziran 2008 Salı

Amacım hatıra, sebebim Cem

Yıllar yılı günlük tuttum, bir yandan içimi dökmekti amacım diğer yandan ileri de çocuğum olunca okur diye düşünürdüm. Bıraktım yıllar önce yazmayı. Hatta günlüklerim nerelerde emin değilim, annemin evinde bir yerlerde. Hatırlamışken anneme ilk gittiğimde arayıp bulmalı.

Bu blog'da bu nedenle varoldu. Cem okur ileride diye. Hatta o büyüyünceye dek ya kapanırsa diye korktuğumdan bir program buldum onunla her yazı sonrası arşivliyorum. Benim bulduğum program "Local Website Archive" ama daha başka bir çok program var.

Öylesine içimden geldiği gibi, devrik cümlelerle yazıyorum buraya, noktasına virgülüne dikkat etmiyorum doğrusu. Amacım Pıtır'ımla, bizimle ilgili yaşadıklarımızı anlatmak bir çeşit günlük tutmak.

Ailem ve arkadaşlarım okuyorlar bende mutlu oluyorum, ama bir gün mesaj kutuma sevgili Gökşen'in not yazdığını görünce inanılmaz mutlu oldum. Beni hiç tanımayan birisi yazdıklarımı okumuş ve keyif almıştı. Ayyyy harika bir duyguydu. Kendisiyle yazıştık hemen keyifle okuduklarım listeme ekledim Gökşen'in sayfasını. Gökşen, namı diğer Lal'in annesi :)

Daha sonra keyifle takip ettiğim "baba olmak"ta benden bahsedildiğini gördüğümde çok şaşırdım. Bakın ne yazmış sevgili babaolmak.com bizim için :



Teşekkürler Zeynep'in babası, kucak dolusu sevgiler.

9 Haziran 2008 Pazartesi

Cem ile ilk tatilimize daha çoook varken....

Bir kaç aydır valiz arıyorum. Kendim için değil Cem için. İstemiyorum Pıtır'ın eşyalarını kendi bavuluma koymayı, o da bir birey onun da kendi buvulu olmalı. Evet herhangi başka bir çantaya veya bavula koyabilirim ama esprili olsun Cem'e yakışan birşey olsun istedim. Aradım taradım buldum sonunda istediğim gibi eğlenceli bir bavul, ne var ki Türkiye'de bulamıyorum, varmış bitmiş. Babaannesinden istedik umarız bulur. Bakın sizde çok beğeneceksiniz.

http://www.trunki.co.uk/

Aslında 3 yaş üzeri kullanım için ama olsun ben 3 yaşına dek bekleyemem. Neden 3 yaş diyeceksiniz. Çünkü sadece bir bavul değil bu aynı zamanda çocuk üzerine oturuyor ve sizde onu çekiyorsunuz. İşte böyle şirin ve çok fonksiyonlu bir bavul.

Bu yılda tatile her sene olduğu gibi Temmuz sonunda çıkmayı planlıyoruz. Biliyorum daha çook var ama şimdiden araştırdığım için yazmak istedim öğrendiklerimi sıcağı sıcağına.

Çok sevdiğim bir arkadaşım bu hafta tatile gitti bebeği ile, onunda ilk bebekli tatili, geçen haftalardaki konuşmalarımız hep bu konuydu "bebekle tatil". Yanına neler alması gerektiğini araştırıp durmuş internette. Bende bu durumdan etkilenip daha günler olmasına rağmen şimdiden bu konuya değineyim istedim.

Araba ile seyahat ederken uzun bir seyahat ise tıpkı bizim yapacağımız 10-11 saatlik gibi 1 - 1,5 saatte bir mola vermek, arabanın içine ilgisini çekecek oyuncaklar almak ve asmak, yan camlara güneşlik takmak. Bol yiyecek - içecek almak ve öğünleri atlamamak, düzeni bozmamak, ıslak mendil bulundurmak ve en önemlisi bilmiyorum artık bunu yapmayan var mı ?!! "çocuğu araba koltuğunda oturtmak", tüm bunlar seyahati kolaylaştırmayı sağlıyor.

Yanınıza tamamı pamuklu giysiler, şapka, kolluk, yüzme simidi, böcek ilacı, bebeğin diğer gerekebilecek ilaçları, güneş kremi unutulmaması gerekenler arasında.

Güneş'e gelince; bebekler sabah 11:00'e dek öğleden sonra ise 16:00 sonrasında güneşe çıkartılmalı, 15 - 20 dakikadan fazla güneşe maruz bırakılmamalı, suya dayanıklı 50 faktörlü güneş kremleri kullanılmalı.

Sinek kovucu olarak tablet kullanmalı ve spreyler kullanılmamalı, sinek kovucuları bebek cildine sürmemeli, böcek sokmalarında ilacı ilk 5 dakika içinde sürmeye özen göstermeli.

Bir çok siteden araştırdım ve netice de önemli olanlarını özetlemeye çalıştım.

2 Haziran 2008 Pazartesi

Haftasonu Sapanca'da havuzu patlayan Cem gerçek havuza girer

Hani kırmızı balık havuzu vardı ya patladı :) Evet haklısınız konuya böyle balıklama atlamak olmaz, başından başlamalı, özenle anlatmalı bu keyifli haftasonu tatilini.

Ama durun bir dakika birşeyler daha var bahsetmek istediğim, önce onları anlatayım sonra haftasonuna geçerim.

Evimizin arkası park, yeşillikler içinde yürüyüş yolu ve 2 adet çocuk parkı var. İstanbul'da insanın hemen yakında böyle bir yer olması gerçekten şans diye düşünüyorum, apartmandan çıktığın an parka ulaşmak ileride Cem için rahat olabileceği gibi şu an için Ayla ablası için süper bir olay. Hergün çıkarıyor Ayla ablası Cem'i parka, babaannesi geldiğinde ise günde 2 hatta 3 kez çıkarıyor. Ayla ablası da babaannesi de salıncağa bindirmeye pek meraklı, ben bindirmedim hiç nasıl bindiriyorlar onun için henüz erken, ya düşerse diye düşünürken, babaaannesinin çektiği resimler sayesinde gayet keyifli ve tehlikesiz olduğunu gördüm, rahatladım.

Hergün yeni alışkanlıklar edinip bir müddet uygulayan bir süre sonra da unutan Cem'in yeni alışkanlığı dudaklarını emmek, ya alt dudağını ya da her iki dudağını emerek dede görüntüsüne sahip olmaya bayılan Cem'in bu alışkanlıktan ne zaman vazgeçeceği bir merak konusu. Bu haline bayılan Nevra ablası çekti ana oğul resmimizi.

Bu haftasonu da annemin doğumgünü münasebeti ile Sapanca'ya davet etti Aslı Abla bizi. Bu kez üçümüz değil, çoook kalabalıktık. Cem kalabalık ortamları daha çok seviyor sanırım herkesin ilgisi onun üzerinde olduğu, dikkat çektiğinin farkına vardığı için olsa gerek. Aslı abla'ya gittik ( geçen hafta temizlenmesi gerektiği halde temizlenmeyen havuz bu hafta da temizlenmemiş ) eşyalarımızı bile bırakmadan Figen Abla bizi davet etti evine ( onun havuzu temizmiş :) ). Figen abla'nın bahçesine yayıldık, Cem'i oturttuk çimlerin üzerine ( çimlere de alıştı artık, seviyor bu yeşil batan şeyleri ) bizde havuzunu şişirdik, bu kez geçen haftadan tecrübeliyiz ya havuzun içinde oynaması için bir torba oyuncakta getirdik. Ahhh bu arada BabyPhonu' da unutmadık bu kez. Yine musluk suyu ile doldurduğumuz havuza kaynattığımız suları ekleyip ılık olmasını sağladık. Ama böyle de olmaz ki yazın tatile gittiğimizde denizi kim ılıtacak ???

Havuzda oynadı, uyudu, mama yedi, çevresindekilerin kucaklarında gezdi. Hadi yine havuzuna sokalım derken havuzu kısmen patladı, "Reha ayaklarını soksana havuza bakalım nasıl tepki verecek soğuk suya" derken babası soktu çocuğu buz gibi gerçek havuza. Ahhh işte merakla beklediğim an o an. Çoook sevdi Cem gerçek havuzu ve soğuk suyunu, güldü, neşeyle bağırdı. Artık gönül rahatlığı ile gidebileceğim tatile biliyorum ki Pıtır korkusuzca girecek denize.


Bu vesile ile Aslı ablama ve Figen ablama kucak dolusu sevgiler bize keyifli bir haftasonu geçirttikleri için.